2.1. Gözetme ve Koruma Borcu Kapsamında Önlem Alma Borcu
Genel olarak önlem alma borcu işçinin kişiliğinin, sağlığının ve hayatının korunması üzerine bina edilmiştir. Önlem alma borcu işverenin gözetme ve koruma borcunun altında değerlendirilmesine rağmen sahip olduğu önem açısından gözetme ve koruma borcunun büyük bir kısmını teşkil etmektedir (Akyiğit, 2005:164).
2.1.1. Önlem Alma Borcu Kavramı
Önlem alma borcu öğretide farklı isimlerle ve kapsam olarak değişik içeriklerle zikredilmektedir. Anayasa’nın 50. ve 60. maddelerinde iş sağlığı ve güvenliğinin genel esaslarının ve ilkelerinin belirtildiğini ve uygulama açısından önemli hükümlerin 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yer aldığını belirten bazı yazarlar önlem alma borcunu “işçiyi gözetme borcu” olarak nitelemiş ve kapsamını iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak olarak çizmiştir (Tunçmağ /Centel, 2008:128). Bunun yanında bazı kesimler bu borca “işçiyi koruma borcu” demiş ve kaynağını iş ilişkisinin kişisel niteliğinden doğan sadakat borcuna bağlamış (Narmanlıoğlu, 1998:245), işverenin bütün iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almasının ve işçinin kişiliğini korunmasının gerektiğini belirtmiştir (Çelik, 2012:174). Bu görüşlerin aksine gözetme borcunun işçinin sadakat borcuyla veya iş görme borcuyla karşılıklı bağlantı içinde olmadığını, işçiyi gözetme borcunun işveren açısından bir “yan edim yükü” olduğunu savunan görüşler de bulunmaktadır (Akyiğit, 2005:164). En son olarak bizim de aynı görüşte olduğumuz işverenin önlem alma borcunun “iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcu” olduğu ve bu borcun işverenin gözetme borcu kapsamında başlıca yükümlülüklerinden biri olup işverenin işçinin kişilik hakları arasında bulunan yaşam, sağlık ve beden bütünlüğünü işyeri tehlikelerine karşı korumak zorunda olduğunu yönündedir (Süzek, 2012:426).
Koruma ve gözetme borcu yukarıda görüldüğü gibi dar anlamda işçinin vücut bütünlüğünü ve can güvenliğini sağlanmak için işçinin iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı korunması (Arıcı, 1999:104) olarak ifade edilirken; geniş anlamda işçinin kişiliğinin korunması, işçinin kişiliğinin içinde yer alan yaşam, sağlık ve vücut bütünlüğünün korunması için gerekli önlemlerin alınması, işçiye gerekli bilgilerin verilmesi, yol gösterilmesi, yetkili makamlara zamanında bildirimde bulunulması, işçiye kendisini ilgilendiren bazı belgeleri inceleme olanağı tanıması, ona ait eşya ve araçların korunması (Süzek, 2012:419), gizli ve özel hayat alanları ile şeref ve haysiyet, meslek gibi kişisel değerin korunması (Aktay, Arıcı, Kaplan, 2007:150), cinsel tacize karşı korunması, işverenin kendi iş organizasyonu içinde meydana gelmesi şartıyla üçüncü bir kişinin işçiye karşı hukuka aykırı davranışının da işveren tarafından önlenmesi şeklinde somut sınırları bulunmayan, geniş kapsamlı bir borç niteliği olarak tanımlanmaktadır (Mollamahmutoğlu, 2008:531).
2.1.2. Önlem Alma Borcunun Gözetme ve Koruma Borcu ile İlişkisi
Tanımlarda ve açıklamalarda görüldüğü gibi gözetme ve koruma borcu ile önlem alma borcu zaman zaman birbirinin yerine geçmekte, muhtevasını oluşturan dinamikler açısından birbirini tamamlamaktadır. Gözetme borcu çok geniş kapsamlı bir borç olduğundan dolayı bu borcun içerisine hangi hususların girdiğini önceden sınırlı bir şekilde belirlemek mümkün değildir (Süzek, 2012:419). Önlem alma borcu, gözetme ve koruma borcunun bir parçası olarak değerlendirilebileceği gibi bazı yönlerden gözetme ve koruma borcunun aslı olarak da görülebilmektedir. Bununla birlikte, içeriğini yoğun bir şekilde işçi sağlığını ve güvenliğini koruyucu kuralların oluşturduğu; işçiyi gözetme ve koruma borcu denilince, iş sağlığı ve güvenliği önlemleri ön planda ele alındığı görülmektedir (Mollamahmutoğlu, 2008:531).
2.2. Önlem Alma Borcunun Hukuki Kaynağı
Önlem alma borcu ile korunan hukuki değerler, özellikle isçinin canı, vücut bütünlüğü, malları üzerindeki mülkiyet hakkı, şahsi, cinsi ve mesleki şerefi, işletmedeki yeri ve itibarı, özel hayatı, düşüncelerini açıklama hürriyeti ile sendikalara üye olabilme serbestisi vb. olarak sıralanmaktadır.
İşçinin edim borcunu işverenin emir ve talimatları doğrultusunda yerine getirmesi ve emeğinin kendi kişiliğinin ayrılmaz bir parçası olması, önlem alma borcunun hukuki dayanağının belirlenmesinde ve söz konusu borcun içeriğinin saptanmasında ayrı bir yere sahiptir (Ulusan,1990:2). Bazı taraflarca iş sözleşmesinin satım veya kira sözleşmesinden farklı olarak kişilik ilişkisi kurması ve işçinin gerçek anlamda işverene bağımlı olarak çalışmasının yanında işverenin emir ve talimatları içinde iş düzeninin bir parçası olarak uygun hareket etmek zorunda olması, işverenin işçiyi tehlikelerden korumasını gerektiren önlem alma borcunu doğurduğu dile getirilmektedir. Bu görüşün en büyük dayanağı iş sözleşmesinin satım veya kira sözleşmesinden farklı olarak tek sefere mahsus edim borcunu içermek yerine süreklilik arz etmesi ve işçinin emeğinin kendisinin kişilik hakları, ruh ve beden sağlığı ile yakından alakalı olmasıdır. İşverenin organizasyonu içerisinde çalışırken işçinin sürekli olarak tehlike altında olmasından ötürü işçinin kişiliğinin, ruh ve beden sağlığının korunması gerektiği savunulmaktadır.
İş sözleşmesinden kaynaklanan bağımlı çalışma, hayatını idame ettirmek için genellikle ücreti dışında bir olanağa sahip bulunmayan işçiyi, sermayeyi elinde tutan işverenin ekonomik bağımlılığı altına sokmaktadır. İşçi ve işveren arasında kurulan bu hukuki bağımlılık; işverenin denetim ve gözetimi altında ve onun iş organizasyonu içinde işçinin çalışmasını gerektirmektedir. İşverenin ekonomik ağırlığına karşı bir dengenin kurulabilmesi için işçinin kişiliğinin, vücut bütünlüğünün ve canın korunması bir zorunluluktur (Süzek, 2012:18). İş sözleşmesinden kaynaklanan bağımlılık unsuru işverene işçinin can ve mal güvenliğini sağlama, ücret vb. borçlar yüklerken, işçiye de sadakat borcu yüklemektedir. Önlem alma borcu bu bağlamda bazı açılardan işçinin sadakat borcunun karşılığı olarak da hukuki temele oturtulmaktadır.
Taraflar arasında kurulan sürekli borç ilişkisinin niteliği ve bu borç ilişkisinin doğurduğu sorumluluklar kapsamında önlem alma borcunun kaynağını açıklamaya çalışan görüşler öğretide bulunmaktadır. Bu görüşlere göre borç ilişkisinin süreklilik arz etmesi işçiye sadakat borcuna uygun çalışması ödevini yüklerken işverene de önlem alma borcunu yüklemektedir. Borç ilişkisi ile kurulan kişisel ilişki borcun taraflarına temel ve yan edimler yüklediği ortaya konularak, işverenin önlem alma sorumluluğunun kaynağının borç ilişkisinin bir yan edimi olduğu savunulmaktadır.
Her somut olayda önlem alma borcunun kapsamı Medeni Kanunu’n 2. maddesi doğrultusunda “doğruluk ve güven” kurallarına göre tayin edilmesi gerektiği düşüncesi öğretide önemli bir yere sahiptir (Kaplan, 2013:3). Önlem alma borcunun hukuki dayanakları açıklanırken öğretide yaygın bir şekilde “doğruluk ve güven” kuralları kullanılmaktadır. Dürüstlük ve güven kuralları, önlem alma borcunun tek başına kaynağı olması için yeterli olmasa da, bu borcun iyi niyet kurallarına göre yorumlanabilmesi ve sınırlarının çizilebilmesini sağlamaktadır (Baycık, 2007:42).
Önlem alma borcunun yukarıda saymış olduğumuz kaynaklarla beraber Anayasa’dan Borçlar Kanunu’na kadar birçok yasal düzenleme ile güvence altına alındığı görülmektedir. Bu düzenlemelerden tabi ki en çok öne çıkan çalışma hayatına yeni giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’dur. Önlem alma borcu öğretide birbirinden farklı görüşler, değişik gerekçelerle açıklanmaya çalışılmıştır (Ertürk, 2002:89). Önlem alma borcunun kaynağı konusunda ileri sürülen görüşler kısmen birbirini kapsar veya birbirini tamamlar nitelikte ortaya konulduğu görülmektedir.
Yukarıda genel hatlarıyla öğretide yer alan önlem alma borcunun kaynaklarından kanaatimizce en uygun düşenler; önlem alma borcunun işverenin emir ve talimat verme yetkisinden kaynaklanması ve işçinin sadakat borcunun karşılığında doğan bir borç olması görüşleridir.
2.2.1. Önlem Alma Borcunun İş Sözleşmesinden Doğan Hukuki Kaynakları
İşçi iş sözleşmesi ile işverenin iş organizasyonuna dâhil olmasıyla beraber işyeri ortamının yaratacağı fiziki tehlikelere açık hale gelmektedir. Bu nedenle işveren, iş sözleşmesinden doğan bir borç olarak işçiyi gözetmeli, onun sağlık ve güvenliğini sağlamalıdır. İş sözleşmesi işçinin bağımlı olarak çalışmasını gerektirmesi, işverene emir ve talimat verme yetkisi tanıması, bağımlı çalışmayı gerektirmesi ve sadakat borcu doğurması özellikleriyle önlem alma borcunun hukuki dayanağının nüvesi konumundadır.
2.2.1.1. İşverenin Emir ve Talimat Verme Yetkisi Karşılığında Önlem Alma Borcu
İşçi ve işveren arasında kurulan borç ilişkisi gereği işçinin işverene bağımlılığı söz konusudur. İş görme ve ücret unsurunun yanında yokluğu durumunda iş sözleşmesinin varlığından söz edilemeyecek temel taşlardan birisi de bağımlılık unsurudur. Bağımlılık unsuru genel bir ifadeyle işçinin, işverenin emir ve talimatına tabi bir şekilde belirli ya da belirsiz bir süre için iş görmeyi, işverenin de buna karşılık bir ücret ödemeyi taahhüt ettiği sözleşme unsuru olarak tanımlanmaktadır (Mollamahmutoğlu, 2008:253).
İşçi ve işveren arasında kurulan borç ilişkisi gereği işçinin işverene bağımlılığı söz konusudur. İş görme ve ücret unsurunun yanında yokluğu durumunda iş sözleşmesinin varlığından söz edilemeyecek temel taşlardan birisi de bağımlılık unsurudur. Bağımlılık unsuru genel bir ifadeyle işçinin, işverenin emir ve talimatına tabi bir şekilde belirli ya da belirsiz bir süre için iş görmeyi, işverenin de buna karşılık bir ücret ödemeyi taahhüt ettiği sözleşme unsuru olarak tanımlanmaktadır (Mollamahmutoğlu, 2008:253).
Hem 4857 sayılı İş Kanunu madde 8/1, hem de 6098 sayılı Borçlar Kanunu madde 393’teki tanımlardan anlaşılacağı gibi işçinin işverene bağımlılığı mevcuttur. İş sözleşmesinde işçinin bağımlılık unsuru hem yönetim hem de ekonomik olarak daha yoğun yaşanmasından dolayı diğer sözleşmelere oranla çok daha ağır bir şekilde hissedilmektedir. İşçi, işveren ile yapmış olduğu sözleşme gereği işin görülmesi süreci içinde işverenin emir ve otoritesi altında (Süzek, 2012:16) olmakta ve işverene karşı hukuki bir bağımlılığı bulunmaktadır (Süzek, 2012:264). İşçi, işverenden aldığı emir ve talimatlar çerçevesinde iş sözleşmesinden doğan edim borcunu yerine getirmekte ve emeğini işverenin yararına sunmaktadır. İş sözleşmesinin, edimin ifasında işçi üzerinde işverenin egemenliğini kurduğu itiraz edilemeyecek bir durumdur. İş ediminin borçlusu olarak işçi, edim programını kendisi organize etmemekte, faaliyeti işveren tarafından planlanmaktadır (Mollamahmutoğlu, 2008:264). İşveren çalışma boyunca iş sürecini ve sonuçları denetlemektedir (Uçum, 2005:102). İşçi, işverenin emir ve talimatları doğrultusunda kendisine verilen işten kaynaklanan riskler nedeni ile beden ve ruh sağlığı bakımından tehlike altına girmektedir. İşçinin, işverenin emir ve talimatları çerçevesinde, işveren tarafından kurulmuş organizasyonun bir parçası olarak risklere maruz kalması durumu işverenin söz konusu risklere karşı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alması borcunu doğurmaktadır. Kurulan borç ilişkilerinde yetki ve borç arasında bir denge bulunmaktadır. Bir tarafa tanınan yetki, borç ilişkisi kurulan diğer tarafın menfaati için yerine getirilmesi gereken bir borç doğurmaktadır. İşverenin işçiye emir ve talimat verme yetkisi, ona işçinin beden ve ruh bütünlüğünü koruması için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcunu yüklemektedir.
Önlem alma borcunun işçi ve işveren arasında kurulan borç ilişkisi kapsamında değerlendirilmesinde işçinin, işverene hukuki ve ekonomik yönden bağlı olması ve işçinin işverenin otoritesi altında hizmet edimini yerine getirirken işverenin emir ve talimatlarına uymak zorunda olması yatmaktadır (Eren, 1984:35). Tabi ki emir ve talimatlar işin gereğine, mevzuata, aynı nitelikteki işler için oluşmuş gelenek ve göreneklere uygun olması gerekmektedir. İşçinin emeği onun kişiliğinin ayrılmaz bir parçasıdır (Süzek, 2012:237). İşverenin emir ve talimat verme yetkisini kapsayan yönetim hakkını sınırlamak ve işçinin işverene bağımlılığını azaltmak için işçinin korunması bir gereklilik olarak meydana çıkmakta ama bu gereklilik toplum yararı ve işçinin korunmasının ekonomik yükünün katlanabilir seviyede olmasıyla sınırlanmaktadır (Süzek, 2012:16-18).
2.2.1.2. İşçinin Sadakat Borcuna Karşılık Önlem Alma Borcu
Sözlük anlamı “içten bağımlılık” olan sadakat kavramının, iş hukukundaki yansıması, işçinin bazen belirli bir davranışta bulunması, bazen belirli bir davranıştan kaçınması yanında yapma ve yapmama borçlarını kapsayan geniş bir mükellefiyetler bütünü şeklindedir (Narmanlıoğlu, 1998:205).
İşçinin sadakat borcuyla işverenin gözetme borcu arasındaki bağ, her iki borcunda, “iş sözleşmesinin sadece maddi değeri olan edimlerden ibaret olmayıp, işçinin kişiliğinin tanınması sonucu olarak, işçi ile işveren arasındaki kişisel ilişkilerle ilgili olmasından ileri gelmektedir” (Ulusan, 1990:7). İş sözleşmesi vasıtasıyla kurulan kişisel ilişki işverene önlem alma borcunu yüklerken işçiye de işverenin ve işyerinin çıkarlarını koruma, işverene ekonomik, ticari veya mesleki bakımdan zarar verebilecek her türlü davranıştan kaçınma borcu biçiminde kendini göstermektedir (Süzek, 2012:359-360). Yargıtay’ın bir kararda sadakat borcunun “Dürüstlük ve Güven” kurallarındaki yerini şu şekilde vurgulamıştır; iş ilişkisi karşılıklı güven esasına dayanan sürekli bir borç ilişkisi olup, bu güvenin sarsıldığı durumlarda, anılan tutumla karşılasan taraftan böyle bir ilişkiyi sürdürmesini beklemek işin doğasına uygun düşmez. İsçinin sadakat borcu işverenin işi ve işyeri ile ilgili hukuken haklı menfaatlerini korumak, zarar verici ve risk altına sokabilecek davranışlardan kaçınmayı gerektirir (Yargıtay 9. HD, 09.03.2005 Tarih ve Esas No:2005/4880 Karar No:2005/12110). Yapılan işin ve işyerinin özelliğine göre iş sözleşmesine sadakat borcu kapsamında maddeler konulabileceği gibi, bu tür hükümlerin iş sözleşmesinde mevcut olmadığı durumlarda sadakat borcunun kapsamı iyi niyet kuralları, mahalli örf ve adet gözetilerek çizilebilmektedir (Mollamahmutoğlu, 2008:457).
Hem Yargıtay’ın karardan hem de yapılan tanımlardan iş sözleşmesi kapsamında tarafların birbirleri arasındaki sadakatin çıkış noktasının işçi ve işveren arasında yapılan sözleşmenin kişisel ilişki oluşturması olduğu açık bir şekilde anlaşılmaktadır. İş sözleşmesinin kişisel ilişki kurması işçiye borçlarını yerine getirirken sadakat zorunluluğu getirmektedir. Sadakat borcuna karşılık, işverenin işçinin ruh ve beden bütünlüğünü korumayı içeren önlem alma borcu doğmaktadır.
Yorum Yok