İş kazaları konusunda istatistiklere bakıldığında ülkemizin iyi bir yerde olmadığı ortadadır. Kötü gidişe dur demek ve Avrupa Birliği standartlarında bir çerçeve yasa ortaya koyarak yeni bir yol haritası çizmek adına ülkemizde yasa koyucu 6331 s. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu yürürlüğe koyarak 4857 s. İş Kanunu’ndaki iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin maddeleri yürürlükten kaldırmıştır. Yeni yasa ile sadece İş Kanunu kapsamındaki işyerleri değil, kamu ve özel sektörü kapsayacak şekilde geniş düzenlemelere yer verilmiştir. Ayrıca belirli süreli, belirsiz süreli, kısmi süreli, tam süreli sözleşmeler ve geçici iş ilişkisi ile çalışılması durumları açısından da bir fark söz konusu değildir. Bununla birlikte yasaya bakıldığında bazı faaliyetler, tedbir almanın zorluğu gibi nedenlerle kapsam dışı tutulmuştur.
İşverenin işçiyi gözetme borcunun kapsamı oldukça geniştir. Çalışanın kişiliğini koruma amaçlı yaşam, sağlık ve beden bütünlüğünün korunmasına yönelik tedbirlerin alınması da işverenin çalışanı gözetme borcunun gereğidir. [5] Çalışanın kişiliğin korunmasına yönelik yapılan yasal düzenlemelerin temelinde Anayasa’nın 2., 12., 17., 50., ve 60. Maddelerini örnek göstermek mümkündür. [6] İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınması da bu kapsamda işverene yüklenmiş bir borçtur. İşverenin çalışanı gözetme borcuna ilişkin pek çok alt başlık bulunmakla birlikte iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yükümlülükleri, ilgisi nedeniyle üzerinde duracağımız konudur.
6331 s. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 4. maddesinde işverenin yükümlülüğü: “İşveren çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür” şeklinde tanımlanmıştır. Bu yükümlülüğe ilişkin kanunda pek çok emredici hüküm bulunmakla birlikte, kanunun 30. maddesinde iş sağlığı ve güvenliğini sağlamaya yönelik usul ve esasların, çıkarılacak yönetmeliklerle düzenleneceği belirtilmiştir. İlgili yönetmelikler hali hazırda yürürlükte olup iş sağlığı ve güvenliğini sağlamaya yönelik pek çok emredici hükümler içermektedir.
Ayrıca Borçlar Kanunu’nun 417. maddesinin 2. fıkrasında “İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür” denilmekle işverene sınırları çizilmemiş bir önlem alma yükümlülüğü getirilmiştir.
Çıkarılan yasal düzenlemelerle işverenlerin “önlem alma zorunluluğu” emredilmekle birlikte, alınacak önlemlerin neler olacağına ilişkin bir sınırlama yapılmadığından, alınacak önlemler bilim, teknik ve deneyimlerin ulaştığı son durum dikkate alınarak belirlenecektir. Bu nedenle işverenler teknolojik ilerlemeler neticesinde fennin gerektirdiği iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini takip etmek ve bunları uygulamak zorundadır.
Konuya ilişkin örnekYargıtay görüşleri şu şekildedir:
“İşveren, iş yerinde geniş anlamda doğmuş ve doğabilecek tüm tehlikeleri önlemek zorundadır. (Yargıtay10. HD., 31.10. 1978, E 2077/K 7689 );
Her halde, çalışan kimsenin iş güvenliği, işçinin kendi dikkatine bırakılamaz (Yargıtay l0. HD., 17.04.1984, E 2029/K 2140);
Çalışanların iş güvenliğine aykırı eylem ve davranışlarına önleyici tedbir almayan işveren, iş kazasından sorumludur (Yargıtay l0. HD., 20.06.1974, E 3327/K 45516);
İşveren yalnız işçiyi işyeri tehlikelerine karşı uyarmakla yükümlü bulunmamaktadır, gerektiğinde işçiyi alınmış olan tedbirlere uymaya dahi zorlama ödevini taşımaktadır (Yargıtay 9. HD., 20.05. 1968, E 12879/K 7963).
Yorum Yok